Geçtiğimiz Ağustos Emine Bulut, Kırıkkale’de eski eşi Fedai Varan tarafından kendi kızları, kameraya çeken "medya gönüllüsü" ve geri kalan herkesin şahitliğinde öldürüldü. O an, “Ölmek istemiyorum” cümlesinin mekandaki yansıması “Anne ölme” şeklinde karşılık bularak, bir fizik mucizesine değil, bir utanç abidesine çevirmişti vicdanlarımızı.
Türkiye’de 2019 sene başından beri resmi rakamlarla 221 kadın cinayeti işlendi. Olayların failleri ağırlıklı olarak katilden evvel sıfatları sevgili, eski ve şimdiki eş olan erkeklerden oluşuyor. Benzer istatistikler Fransa'da da mevcut. Sadece bu yıl içinde 100'den fazla kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi. Bu nedenle 30 Ağustos’tan bu yana başta başkent Paris olmak üzere, bir grup aktivist birçok bakanlık binası ve kentin sembolik mekanlarına kadın cinayetlerini konu alan afişler astı.
Afiş asılan mekanlardan biri dünyanın en ünlü müzelerinden Louvre piramidiydi. Bir araya gelen 30 kadın, eser üzerine son zamanlarda kadın cinayetlerine kurban giden kişilerin isimlerini ve hikayelerini anlatan afişler yapıştırdı ve onlardan biri de Emine Bulut’tu. “Je ne veux pas mourir”, “Ölmek istemiyorum” sözü 25 Kasım’a kadar burada sergilenecek.
Gerçekleşen bu eylem, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “femisid” yani “kadın kırımı” olarak nitelendirdiği bu katliamlara geniş çaplı kamuoyu tepkisi oluşturmayı hedefliyor. Eylemin başındaki Marguerite Stern, “Bu afişlerin amacı çok basit, erkekler tarafından öldürülen kadınların hikâyelerinin unutulmaması. Onların sadece birer isim veya sayı olarak hatırlanmasını istemiyoruz. Farkındalık yaratmak için bu cinayetlerin arkasındaki hikâyeleri anlatmak istedik” dedi.