Midilli Gezi Notlarım #TavernAsALocal

Midilli Gezi Notlarım #TavernAsALocal


Önce Ayvalık’ta bir gece geçirilir. Ayvalık biraz kumludur, yolları dardır, günlük otopark ücreti 250 liradır ve yazlık bölgelere kışın gidiyorsanız yanınıza bir adet Mikail almalısınızdır. Sabah 9’daki feribota binebilmek için 8’de limanda olmalısınızdır ve bunun için en geç 7.30’da yataktan kalkmalı, günaydın demelisinizdir. Kendi deneyiminizi bu şekilde genele yaymalısınız ki en doğrusunu sizin yaşadığınızı okuyucu-izleyiciye hissetirebileseniz. Günaydın ve onu genellemek önemli.

 

Liman halkı birkaç kibar ve düşünceli erkekten oluşur ve arsız bazı turist de la turistler tarafından histerik olduğu düşünülen kadınlardan. Bir iki kavga, gerilme izlersiniz, birilerini birilerine benzetirsiniz, hava paraları ödersiniz, notlar almaya başlarsınız ve unutmayın yanınızdaki hanımefendileri gerektiğinde dışarı çıkarmalı gerektiğinde içeride tutmalısınızdır.

 

Kışlardan bir ay ya da yazın ortası, araba kullanırsanız iyi edersiniz, tercihen arabasının pislenmesinden ya da dağılmasından rahatsız olmayan tatlı insanlarla yolculuk yapmalısınız. Yollardan her şey çıkabilir. Bir tilki, bir köylü, bir dere, minnoş anıt mezarlar. Hepsine bakmalısınız, birbirinize göstermelisiniz; bu yanınızdaki kişiyi tanımanın en iyi yollarından biridir. Ve Midilli’nin dağları yollara lime lime dökülür.

 

Midilli Merkezine yerel saatle 9.30’da varacaksınız. İçgüdülerinizi dinleyip pasaport kontrolünden geçtikten hemen sonra otelinize varacaksınız. Hangi otel? Midilli merkezindeki tüm oteller. Merkezin adı Mytillini. Otelin adı Orfeas, Porto, Blue Sea olabilir. Gayet uygun.

 

Abartıp şunu da söyleyeyim mi; yaz ya da kış hava hep güneşli ve aydınlık ve yeşilin bile biraz mavi gözüktüğü bir yer Midilli. Bir de belki şunu söyleyebilirim, çünkü canım istiyor. Üşümek ya da sıcaklamak insanın aslında içinin mikail’inin vereceği bir karar olabilir mi? İnsan tam olarak ne zaman üşür ne zaman ısınır. Derecenin 11’i gösterdiği bir havada balkona çıkıp güneşi izlerseniz ve ara sıra dönüp odadaki güneşi de ihmal etmezseniz tam olarak nasıl üşüyebilirsiniz ki? Midilli’de bence ben tam anlamıyla hiç üşümedim.

 

Sonra dışarı çıkarsınız, neresi burası diye. Sokaklar boş, insanlar yok, kediler ve motosikletler, çok güzel yeşiller ve çok güzel bordolar ve çok güzel sarıların içinde yürürsünüz. İlk gün biraz şanstır, hemen program yapmazsınız. Kaderin ellerine teslim olmuş gibi yaparsınız. Bir tavernaya girersiniz, yaşlı insanları artık sevimli bulduğunuz yaşlardaysanız Midilli’yi seversiniz. Soslu ahtapot hemen her yerde iyidir. Tuzlanmış ve beklemiş küçük balıklar da hiç boş değildir. Peynir hep bal gibidir. Zeytin çok güzeldir. Anason kokusu bile “aa fena değilmiş be”. Ama bu işin bir hashtag’i var o da şu: “tavern as a local”. Dünya üzerindeki tüm kitshclerin toplandığı yerin adı da orasıdır. Ve; e bu da güzeldir.

 

Kış ayında, denizin ortasında huzuru bulmak istiyorsanız erkenden uyumalı güneşle bir olup uyanmalısınız. Çünkü ne zaman uyursunuz uyuyun, güneşle berabersiniz. Sabah kahveleri içilmeli, suyun altına girilmeli, biraz ilaç içmeli, haritanızı yatağın üzerinde unutmalısınız. Güzel şarkılar dinlemeli, kapınızı kilitlemeli, biraz havalandırmalı ve bolca fotoğraf çekmelisiniz. Karşıdan karşıya geçerken elinizdeki güneşe sıkıca tutunmalı ve sürücülere karşı çok dikkatli olmalısınız. Kural tanımayan insanlarla karşılacaksınız ve bu yazıyı Türkçe’den okuyorsanız maalesef bu size hiç de yabancı gelmeyecek. Olsun.

 

 

Adada aslında birden fazla merkez var. Hepsine gidilebilir, birinde kalınabilir, hiçbirine gidilmeyebilir belki bir dağ evinde kalabilirsiniz de. Yataktaki haritada hepsi yazıyor. Plomari’nin kalabalığı sanırım bize iyi geliyor. (Şimdi artık ekip arkadaşlarınızla biz oldunuz.) Adının sonradan Hermes olduğunu anladığımız bir tavernaya gidiyoruz. Molivos güzel, dar sokaklardan kaleye doğru tırmanıyoruz. Gene anason; bu kez çörekte.

Deniz Kızı Madonna Klisesi güzel. Klise kasabanın limanında; kasaba biraz yukarıda adı Sikiminias. Maalesef buralarda kış günü bir taverna bulmak zor olabilir, nitekim bulamayan insanlar tanıyorum.

 

Ama denizi bulmakta hiç zorlanmayacaksınız. Ve en güzel denizlerin kışın gözüktüğünü, kışın gözüken denizlerin en güzel denizler olduğunu, kışın deniz görmenin hele de denizin sesini duyarak çok sıcak ve tekinsiz bir suya girmenin güzelliğini unutmazsınız. Bunun için Therme ya da Eftalou’ya uğramalısınız. Yataktaki haritaya dikkatlice bakarsanız daha fazlasını da bulabilirsiniz. Ama şunu da söyleyeyim bazen bildiğiniz ve çok emin olduğunuz bir yeri bile bulmakta zorlanacaksanız, Yunan harfleri Latin harflerine aktarılırken tam olarak neye göre olduğunu anlamadığımız şekilde değişiklik gösterebiliyor. Adanın adının bazen Lesvos bazen Lesbos olması gibi.

 

Günler ve geceler birbirini takip ederken, hangi günde olduğunuzu anlamayabilirsiniz, küçük bakır kaplarda ne içerseniz için sarhoş olabilir, şans ki yağmurda ıslanabilirsiniz. Teşekkür edemiyorsanız da gülümsersiniz, güzel şeyler gördüğünüzde, tatlı bir ses duyduğunuzda, hiçliğin ortasındaki devasa bir oyuncakçıda hatta korktuğunuzda bile güneşe bakıp gülümsersiniz. İyi gelir.

 

Şimdi, tam de gezi notu olmayan bu gezi notlarımın sonuna geldim. Siz gene de not alın, çünkü belki mutluluğun da not alınmaya ihtiyacı vardır.

 

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.