Kadınların kötü şoför iyi hostes olduğu konusunda bütün dünya hemfikir. Kadınların bizzat kendileri bile. Üstelik kimse bunu gurur yapmıyor, ara ara erkeklerin daha çok kaza yaptığı veya ölümlü kazalara daha çok karıştığı hakkında istatistiksel bilgiler paylaşılıyor. Ancak bu istatistikler ne yazık ki oran değil rakam üzerinden dönüyor, yani trafikteki erkek sayısının ezici çoğunluğunu düşününce kadınların sayısal olarak daha az ölümlü kazaya karışmış olması pek anlamlı olmuyor. Kadınlar (ve erkekler) hakkındaki olumlu olumsuz genellemeler her zaman sorunludur zaten. Yani kadınların araba kullanmakta kötü olduğu yargısı doğru olsa bile bu her kadını sürücüyü kötü yapmaz. Dahası, belki de kadınlar gerçekten erkeklere nazaran daha kötü araba kullanıyordur ve bunun geçerli sosyolojik sebepleri vardır? Aklımıza gelenleri yazdık, kaçırdığımız varsa yorumlarda buluşalım.
1
Kadınların kendilerine ait arabaları genellikle yok. Ya babalarının ya da kocalarının arabalarını kullanıyorlar. Hatta kendi arabaları olduğunda bile -parasını ödedikleri- ruhsatıyla siciliyle üzerlerine kayıtlı olmuyor bu araba. Ama benim arabam bizzat kendimin, öyle şey mi olur diyenler için TÜİK 2018 verilerine göre sicilde kayıtlı araçların %91.5’i erkekler üzerine. Kalan %8.5’lik kısmın ciddi bir bölümü vergiden kurtulmak vs gibi sebeplerden kadınların üzerine muhtemelen. Yani kendine ait olmayan bir arabayı kullanan kadın, arabaya bir şey olursa, çizilirse, bir yerine alakasız birisi bile gelip vursa hesap vermek zorunda kalacak olan kişinin ta kendisi. TEM’de şerit değiştirirken hani bir tereddüt anı geliyor da arkadaki sülalemize de referans vererek daha hızlı gitmemizi tavsiye eder minavalde kornalar çalıyor ya... İşte o tereddüt anı bundan kaynaklanıyor. Yani dostlar emanet ata binen tez iniyor. Senin arabanla uğraşacağıma onurumla metrobüsüme binerim diyor veya yoldan taksi çeviriyor. Kısaca tedirgin olmanın bir sebebi olabilir, kapiş?
2
Kadınlar arabayla oynayarak büyümüyor. Yani motormuş, arabaymış, şanzımanmış bunlar kadınların hayatına ehliyet alma veya araba kullanma zamanı giriyor ancak. Neredeyse doğduğu günden itibaren tekerlekli t-shirt giydirilen, eli nesne tutmaya başladığı anda arabalarla oynayan, gençliğini sahip olacağı arabayı hayal etmekle geçiren eril bireylerle elbette bir olmuyor. Toplumsal cinsiyet rolleri bu alanlarda o kadar katı ki, kızlar arabayla oynamaz cümlesiyle yerleşen ilgisizlik, zamanla bu konuyla ilgilense bile o ilgiyi ne yapacağını bilemeyen kadınların bu ilgiyi unutmasına yol açıyor. Tabi lisede kalorifer başında hırkanın kollarını tırnaklarına kadar sündürmüş kız grubunda araba konuşmak zor. Ya da kızlara yönelik çizgi filmlerden dergilere, arabalara ilişkin pek bir şey yok. Dolayısıyla doğduğu günden itibaren arabayla yatıp kalkan erkeklerimiz araba kullanmakta bir parça daha mahir olabilir.
3
Çevredeki insanların yargılayıcı bakışları kadınların üzerinde. Düşünün bir kahvenin önünde bir arabalık boş yer var. Oraya mı daha rahat park edersiniz yoksa etrafı aslanlarla çevrili 45 derecelik bir yokuşa üstü açık jipi mi? Okuyan kadınların ikincisini seçeceğini herkes bilir. Erkeklerin araba kullanan kadına bakışları bir tür performans kaygısı yaratıyor. Biz demiyoruz, psikolojik araştırmalar söylüyor. Yani 5000 kişi önünde konuşmak zorunda bırakılmış gibi, yaptığı şeyin sonucu onuruna gururuna bağlıymış gibi. Yalan mı ama, öyle. O adamların kafalarından neler geçtiğini hepimiz biliyoruz. Hele ki arabanız biraz iyiyse, “Oha gadının arabasına bah gullanmayı bilmiyo” cümlesi köy kahvesinden İstanbul nargilecilerine hemen her erkeğin zihninde yankılanıyor. Veya oldu ki sıkışık trafikte önünüzde açılan 22 mm alana doğru ilerlemeyi saniyenin binde biri sürede başaramadınız. Yine kornalar ve size ehliyeti veren esnaf amcamızın özel hayatı söz konusu oluyor.
4
Arabaya bir şey olursa ne yapacağım korkusu mevcut. Sanki bu dünyada tamirciler sadece erkeklerin anlayabildiği orkça bir dil konuşuyormuş ya da onlara telefonla değil erkeklerin anlaşabildiği özel telepatik bir yöntemle ulaşılabiliyormuş gibi, kadınlar araba arıza yaparsa ne yapacağını bilemeyeceklerini düşünüyorlar. Ustalar ve tamirciler de insan. Ya da sanayi sitelerinde kadın giremez yasağı uygulanmıyor çok şükür. Diyelim ki lastik patladı, lastikçiyi arıyorsunuz, gelip değiştiriyor. Kocaların ve babaların en çok kadınları korkutma sebebidir bu biraz da, araba bozulsa, yolda kalsa ne yapacaksın? A- Kendimi yollara vurup çığlıklar atarak koşacağım. B- Arabanın içine oturup bağlı bulunduğum yiğidin temin ettiği tamirciyi bekleyeceğim. C- Araba içinde beklenmeyecek kadar haşat olduysa ambülansa bineceğim (ki bu şıkta Allah korusun irade pek işlemiyor).
5
Ailelerin kadınları daha korumacı büyütmesi ve dış dünyaya karşı korkutması diye bir gerçek var. Yapılan araştırmalara göre kız çocuklarının can acımasına karşı takınılan korumacı tavır, erkek çocuklara nazaran çok daha fazla. Yani aman canın yanar, aman düşersin, aman korkarsın, sen üzülürsün cümleleri kızlara daha fazla kuruluyor. Bu nedenle de kızlar araba kullanmaları gerektiğinde daha çekingen oluyorlar, kendilerini koruma güdüsü ortaya çıkıyor.
4 yorum
Süper bir yazi gercekler ne yazikki boyle
Daha bu sabah, trafiğin akışına biraz uyumsuz ama okulun kapısına ulaşmak için mecbur kalıp gayet (anlık) usulüne uygun yaptığım hamlede bir adam devam edip yolu açmak yerine arabanın içinden gevrek gevrek güldü, durup trafiği katlederek! Çünkü onların yaptıkları hamleler hep tüm trafik kurallarına uygun, Harika, eşsiz. O surat şu saat oldu hala gözümün önünde. Baskı her an her noktada.
Yaklaşık 2 ay önce nadiren kullandığım arabayı sıkışık olan park yerinden çıkarmaya çalışırken karşıdan gelen arabanın erkek sürücüsü bir türlü yer vermedi (ve yüzünde malum alaycı ifade). mecburen daracık alanda tekrar girmeye çalışırken arka far çöp konteynerine çarptı ve far çatladı. Evde eşimle hararetli tartışmalar oldu bu olay yüzünden ve şimdi arabayı satacağını söylüyor (far çatladığı için!). Tabii ki o günden sonra araba kullanmadım. Uzun süredir erkek zorbalığı ve tahakkümü hakkında düşünüyorum. Kadın olmak suç gibi hissettiriyor bazen.
Ben de bu yazıya, 6. bir madde ekleyeyim kendimce. Bizim kültürde genç kıza araba alınmaz. Ben ehliyet aldığımda çok gençtim. O kadar hevesliydim ki, anneme “ anne biz de araba alalım, ben kullanırım her işimizi kolayca hallederiz. Arabamıza atlayıp herkes gibi köye bile gideriz. “ demiştim. Sonra bana “ hiç öyle şey olur mu? Millet bana ne der sonra. Genç kızın altına araba mı alınır? El alem ne der? “ demişti bunu söyleyebilirim hayretle. Dul kadın ve genç kızına araba almayı yakıştıramayan o elalem, yıllar boyu arabalarına atlayıp vızır vızır gezdiler de dönüp de, “bunlar yaz kış zorlanmıyor mu, bir işlerini de hallediversek arabayla, böylece bir yaralı parmağa bari işemiş oluruz. “ demediler. İşte o elalem ne der diye kızına araba almayan annem de yıllar boyu arabası olanlara özene özene yaşadı. Kocası olmayanın arabası olmaya hakkı yoktu onun gözünde. Ta ki en küçüğümüz olan erkek kardeşim büyüyüp de askerden gelene kadar. İşte o zaman alındı o araba. Ben mi? Ben de , otuzsekiz yaşımda hala acemi bir şöför olarak yaşıyorum işte. Bakalım eğer becerebilirsem yaşadığım ülkenin sınavına girip, epeski ehliyetimi buranın ehliyetine çevirmeye yetkilileri ikna etmek suretiyle, eşimi , çocukları okula, kursa ve bilmem ne aktivitelerine götürmekten kurtaracağım işte. Yani anlayacağınız illa bir evlilik, çocukluluk ve ihtiyaç hasıl olma durumundan mütesebbib ben de trafikte varım artık.