Mispter terimini daha önce duymuş muydunuz? Mipster (ya da Mipsterz) temelde bir hipster ama Müslüman. Bu elbette çok geniş bir kategori, Müslüman ailede yetişmiş (ekseriyetle Orta Doğulu) gençleri de kapsıyor, başörtülü Avrupa ya da Amerikalı insanları da. Tabi baş koşul hipster olmak, öyle giyinmek, öyle tüketmek. Hipster, yenilikçi, moda olandan haberdar olmasına rağmen onu kendisine göre yorumlayan, bohem, özgürlükçü, çevre sorunlarına duyarlı, sürdürülebilirlik konusunda bilinçli bir bireyi tanımlıyor kabaca. Bu, bazen politik ve muhalif bir duruşu, bazen de belli tüketim davranışını getiriyor, organik gıda talep etmek gibi. Yani Mipsterlık özünde Amerika referanslı bir yaşam stilinin Müslüman kimlikle birleştirilmesi.
Tumblr ve Instagram’da bir sayfa var; kendilerini Mipsterz olarak adlandıran bir grup genç kurmuş. https://muslimhipsters.tumblr.com/about . Kendilerini şöyle tanımlıyorlar “Mipster cesur tavırlı ama mütevazi bir zihne sahip, farklı fikirlere açık ama eyleme geçmeye cesaret edebilecek kadar sağlam, gerektiğinde sesini çıkaran ve yumruğunu masaya vuran kişidir”. Kadınlar özelinde konuşacak olursak, feminist bir duruş ve kendini cesaretle ifade etmeyi de içeriyor Mipsterlık.
Mipsterlık da aslında bu türden bir millenyal kuşak tanımı; “Biz diğer Müslümanlar gibi değiliz,ama sizin gibi de değiliz. Son teknolojiyi seviyoruz, kendi modamızı takip ediyoruz, kaykay da yapıyoruz, oruç da tutuyoruz, sanattan, sinemadan, müzikten ve tiyatrodan hoşlanıyoruz…”
Bu tanımın ötesinde Mipsterlık müessesiyle ilgili en önemli şey Amerikalı olması. Amerikan gençlerinin kendilerini, endüstrinin de onları tanımlama aşkından kaynaklanan bir şey. Facebook’da mipster etiketi kullanan birçok grup var. Facebook gruplarında dönen tartışmalarda bu Amerikalı olmak meselesi söz konusu oluyor, Müslüman olmayan arkadaşlarıyla aynı müzikleri dinliyor, benzer şeyleri tüketiyorlar. Aradaki fark Müslüman olmaları. Ve dolayısıyla bu Müslüman olma hali başka şeyleri ekliyor kimliklerine. Amerika bir mikro-kimlikler, minik aidiyetler memleketi. 2010 yılında yapılan bir araştırmaya göre Müslüman Amerikalıların ulusal aidiyet hissi büyük ölçüde zedelenmiş ve ayrımcılık, ırkçılık artık Afrikan-Amerikalılar kadar Müslümanların da derdi olmaya başlamış. Sosyal Psikolog Rana Mustafa yazdığı detaylı makalede Amerikalı Müslümanların sisteme, devlete, yaşadıkları ülkeye ve nihayet bağlı oldukları cemaate, arkadaş gruplarına ya da mesleklerine olan aidiyetleri ile ilgili araştırmaları derlemiş. Mipsterlık bakımından yorumlayabileceğimiz değerli veriler içeriyor bu makale.
Öncelikle, dini olarak azınlık olduğun bir ülkede yaşamak, bu dini azınlığa etnik köken bakımından da dezavantajlı gurupta olmak eklenince kim olduğun konusu üzerine bir parça daha fazla düşünüyorsun. Koskoca lisede tek örtülü kız olduğunda, etrafında adı Işid’in katilleriyle aynı olan kimse olmayınca, babanın sakalı terörist denilen adamlara benzediğinde hayat bir nebze zorlaşır haliyle. Doğal olarak gruplaşmak, bir kimliği ve aidiyeti aramak normal. Mipsterlık da aslında bu türden bir millenyal kuşak tanımı; “Biz diğer Müslümanlar gibi değiliz,ama sizin gibi de değiliz. Son teknolojiyi seviyoruz, kendi modamızı takip ediyoruz, kaykay da yapıyoruz, oruç da tutuyoruz, sanattan, sinemadan, müzikten ve tiyatrodan hoşlanıyoruz…”
Ama tabi bu artık tanımlanmış, kategorize edilmiş grubun bir de tüketici vasfı var. Bu tüketici olma hali belki de başımızdaki asıl dert, hepimizin. Sonuçta bütünüyle sosyal medya hatta mesajlaşma programları ve belki de telefon konuşmaları insanları bir tüketici grubuna dahil etmek ve reklam göstermek amacıyla kullanılıyor. Bunun oy kullanma davranışına etkisini de Facebook davasında görmüştük. Sosyal medya sayesinde görünür olan Mipsterların da endüstride bir karşılığı oldu elbette. En önemlisi helal kozmetik olabilir. Dini bakımdan belirli hassasiyetleri olan ama güncel olanı asla kaçırmayan bu grup için ayrı “modest line” kıyafetler de tasarlandı. Hatta örtülü olsun olmasın, Müslüman kadınlara yönelik birçok firma ürünler çıkardı, Ramazan ya da bayramlar için özel indirimler bile söz konusu Amerika’da. Hana Tajima’nın Uniqlo ile tasarladığı örtüler en iyi göstergelerinden birisiydi bunun. Ama bu endüstriyel ve ani tepki tam olarak talebi hala karşılamıyor. Örneğin, kozmetik ve cilt bakımı ürünlerinde helal maddelerin kullanılmış olması, cruelty free (yani hayvanlar üzerinde deney yapılmamış) olması ve sürdürülebilir bir üretim modelinin olması gibi taleplere verilen cevap hala cılız. Moda konusunda da durum farklı değil, sadece örtülü bir seri yapmak ya da abaya koleksiyonu çıkarmak Mipsterları tatmin etmiyor. Kıyafetin kumaşından üretim koşullarına hem insanlara hem de doğaya saygılı bir süreç talep ediyorlar. Yani, tüketimde tek ölçüt ürünün Müslümanlar için yapılması değil, aynı zamanda etik değerlere de uygun olmasını talep ediyorlar.
Peki sizce Mipsterlık Müslüman gençlere normların dışına çıkma ve kendini ifade etme olanağı mı veriyor yoksa yeni bir Batı rüzgarı mı?