Birkaç Eski Yaz Kitabı

Birkaç Eski Yaz Kitabı


Yaz kitapları diye bir mefhum var, hani işten okuldan başımızı alınca biraz daha kafamızı kitaplara gömmeyi seviyoruz ya, yayınevleri de dergiler de bunun farkında. Ama yazın okunacak kitaplar listesi nedense kafamıza yorulmayacak, kitaplara da plaj aksesuarı muamelesi yapıyor. Ama burada yazın derdimize dert katacağımız ya da derman arayacağımız kitaplar var. Yeni çıkanlar arasında okunacak ne var diye merak eden olursa, burada etraflı bir liste var.

 

 

Gulam Hüseyin Sâedi – Dendil

 

“Top” ve “Bayel Ağıtçıları”yla okurun gönlünü fetheden Gulam Hüseyin Sâedi’den sıra dışı olayları, samimi ve sarsıcı bir üslupla anlatan, zihinlerde iz bırakacak bir eser.

“Dendil”de birbirinden etkileyici dört hikâye yer alıyor: Dino Buzzati’nin “Tatar Çölü”yle adeta akrabalık taşıyan “Şifa Mahalli”, riyakâr aile ilişkilerine neşter atan “Yangın”, trajikomik bir durumu kara mizah üslubuyla işleyen “Keykavus, Kel ve Ben” ve kitaba adını veren ilk hikâye; Sâedi’nin İran edebiyatında temsilcisi olduğu büyülü gerçekçiliğin örneklerinden “Dendil”.

 

 

Tuğba Doğan – Nefaset Lokantası

 

“Hatırlamak kalbin düşünmesidir. Bırak kalbin düşünsün. Hatırla.”

“Musa’nın Uykusu” ile tanıdığımız Tuğba Doğan ikinci kitabı "Nefaset Lokantası" ile günümüz Türkiyesi’nde hayatın somut gerçeklikleriyle boğuşan bireyin açmazlarını, ana karakteri Salih’in bakış açısıyla ele alırken, zaman ve coğrafya ikiliğinin kıskacında dile gelen varoluşun içsesini de anlatıya dahil ediyor.

"Kişi arzusu ise coğrafya kaderdir."

 

 

Furuğ Ferruhzad – Rüzgar Bizi Götürecek

 

“Rüzgâr Bizi Götürecek” Makbule Aras Eivazi’nin Farsça aslından çevirisiyle, Furuğ’un “Tutsak” (1952), Duvar (1956), İsyan (1957), Yeniden Doğuş (1963), İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına (1974) adlı beş şiir kitabını bir araya getiriyor.

 “Rüzgâr Bizi Götürecek” şiiri aynı zamanda, İranlı ünlü yönetmen Abbas Kiarostami’nin bir filmine adını vermiş ve esin kaynağı olmuştu:

Trajik bir trafik kazasıyla dünyadan ayrıldığında henüz otuz iki yaşındaydı. Mücadelesiyle İran toplumuna örnek olmuş, yazdığı şiirle yaşadığı zamanın ötesinde, öncü bir kadın olan Furuğ’un kendi tabiatıyla bütünleşen, sahteliklerden arınmış, devrimci şiirini bugün insani duyarlılıktan ve lirizmden ödün vermeyen bir yaşama uğraşı niteliğiyle okumak mümkün.

 

 

Hélène L’Heuillet - Komşuluk - İnsanların Birlikte Varoluşu Üzerine Düşünceler

 

Hélène L’Heuillet, “Komşuluk: İnsanların Birlikte Varoluşu Üzerine Düşünceler” adlı çalışmasında bir arada yaşama pratiğinin felsefi açılımlarına odaklanırken, kent yaşamındaki bireyin hayatına dair çarpıcı durumların da altını çiziyor:

Kimlikler, sınırlar, samimiyet, merak, üst komşu ile alt komşu arasındaki tahakküm ilişkileri ve sokakta yaşayan “dış” komşular...

 

 

Mine Söğüt – Gergedan

 

Mine Söğüt “Gergedan”la unutulmaz “Deli Kadın Hikâyeleri”nin izinden gidiyor. Yüksek gerilimli bir dille zihni kamçılayan öyküler kuruyor. Güncel olaylara, yaşadığımız günlere getirdiği bakış açılarıyla okurunu derinden sarsıyor. Bir ateş yakıyor. Karanlık dağılıyor.

 

Adam Gazzaley, Larry D. Rosen - Dağınık Zihin

 

Beynimiz inanılmaz bilgi işleme sistemlerine ve insanlığın tanıdığı en karmaşık yapıya sahiptir. Fakat yine de eve dönerken süt almayı unutuyoruz. Peki bu nasıl olabiliyor?"

Dağınık Zihin, topluca parlak ekranların esiri olduğumuz şu zamanlarda, teknolojiyi daha bilinçli kullanmamızın önemini gözler önüne seren ayıltıcı bir kitap.

 

 

Fırat Mollaer - Kimlik, Tanınma Mücadelesi ve Şarkiyatçılık

 

Türkiye’de yaşayan insanlar olarak çok uzun süredir kimlik meseleleriyle deyim yerindeyse, “başımız belada”: “Modern Batı” ile ilişki içinde kendimizi kim veya ne olarak öne sürmek istediğimiz sorusu düşünce ve siyasetin önemli konularından biri olageldi.

“Kimlik siyaseti” denen bu sıcak gündemin karşısında (veya yanı başında) şimdilerde geri plana itilmiş gibi görünen köklü bir mesele olarak “sosyal adalet” gündemi de var. Bu iki siyaset tarzının birbirini dışlayıp dışlamadığını da tartışan "Kimlik, Tanınma Mücadelesi ve Şarkiyatçılık", kimlik kavram ve siyasetinin mahiyeti ve sınırları üzerine etraflı bir düşünme çabası. Kolay çözümlere teslim olmamak için felsefeye ve kurama, soyutluğa düşmemek için de toplumsal hareketlere ve tarihe bakıyor. Kılavuz kabul ettiği Edward Said’in düşüncesini açımladığı kadar dünyayı anlamak için de kullanıyor.

Başta sosyal ve beşeri bilimlerde çalışanlar olmak üzere okurlarımızın ilgiyle okuyacağına inanıyoruz.

 

Tuncay Birkan - Dünya ile Devlet Arasında Türk Muharriri

 

Tuncay Birkan büyük bir emeğin ürünü olan kitabında 1930-1960 yılları arası çıkan gazete ve dergileri tarayarak, kitaplaşmadan, okura sunulmadan kalmış satırlar arasında gezerek Cumhuriyetin erken dönemlerinde -Refik Halid, Peyami Safa, Halide Edip, Necip Fazıl, Nahid Sırrı, Nurullah Ataç, Sabiha Sertel gibi- yazarların devlet ve piyasa karşısındaki tutumlarını ortaya koyuyor.

 

 

Asuman Suner - Hong Kong – İstanbul

 

Bu kitap, Hong Kong ile İstanbul’un geçtiğimiz otuz yıldaki küresel süreçlere eklemlenme çabalarını yan yana koyma denemesi belki. Ağırlık Hong Kong’a veriliyor; bir anlamda okurun İstanbul’a son otuz yılda benzer küreselleşme süreçlerinden geçmiş Asya’nın diğer ucundaki bir liman kentinin, Hong Kong’un merceğinden bakması mümkün kılınmaya çalışılıyor. İki kent arasındaki benzerlikler kadar farklılıkların da İstanbul’u değerlendirirken yeni bir perspektif sunabileceğini ümit ediyorum. – Asuman Suner

 

Chinua Achebe – Parçalanma

 

2007 Man Booker ödüllü, Afrika edebiyatının babası Chinua Achebe'den modern bir klasik.

Chinua Achebe'nin her yönüyle klasik olan bu romanı, yalınlığı ve çarpıcı ironisiyle hem Afrika hem de dünya edebiyatına yeni bir biçim kazandırmıştır. 1958'deki ilk basımından bugüne kadar on milyonu aşkın satış yapmış ve kırk beş dile çevrilmiştir. Halkının günden güne yok oluşuna şahitlik eden gururlu fakat çaresiz bir adamın son derece etkileyici öyküsüdür.

 

 

Cormac Mc Carthy – Yol

 

Bir baba ve oğlu yanıp kül olmuş Amerika topraklarında sonu asla gelmeyecekmiş gibi görünen bir yolculuğa çıkar. Niyetleri orada onları bir şeylerin bekleyip beklemediğini dahi bilmedikleri sahile ulaşmaktır. Rüzgârda uçuşan kurşuni küller her yeri ele geçirmiştir. Bu yıkım sonrası yolculukta kendilerini savunabilecekleri bir tabanca, yağmaladıkları yemekler ve birbirleri dışında hiçbir şeyleri yoktur.

Hiçbir umudun kalmadığı bir gelecekte bir baba ile oğulun hayatta kalmak için verdiği mücadeleyi anlatan Yol nihaiyıkım, umutsuz azim ve bunlara rağmen kaybolmayan şefkatin anlatıldığı bir şaheser.

 

Graham Lawton - Herşeyin Kökeni

 

Nereden geldik? Her şey nasıl başladı? New Scientist, evrenin bu en önemli sorularını yanıtlıyor.

 

Safveti Ziya – Salon Köşelerinde

 

Safveti Ziya’nın ilk romanı olan Salon Köşelerinde 1898’de Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilmiş, sansürün hışmına uğramıştır. Yazar, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra sansürün çıkardığı bölümleri ekleyerek, romanını asıl biçimiyle 1912’de kitap olarak yayımlamıştır. Otobiyografik özellikler de taşıyan "Salon Köşelerinde" yüzyıl başında gündelik yaşamdaki Batılılaşmayı yansıtması açısından önemli bir eserdir. Tahir Alangu’nun nitelemesiyle “Türkiye’de yabancı aileler çevresindeki bir Türk’ün yaşayışını tasvir etmesi bakımından bütün o dönem romancılarının eksik bıraktıkları bir tarafı başarıyla tamamlamaktadır.”

 

Gökçen Adar – Anadolu Sosları

 

Ne zaman Anadolu’da sos konusu açılsa, hep aynı soruyla karşılaşıyoruz: ”Anadolu’da sos var mı?” Haklılar tabii. Kelime olarak Türkçede sos yok. Yabancı kökenli bir kelime. Sos, lezzetlendirmek için yemeklere, çorbalara, salatalara, tatlılara vs. eklenen katkılar anlamına gelmiyor mu? Geliyor. Bu açıdan bakıldığında Anadolu’da sos var. Hem de ziyadesiyle var.

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.