İklimcil Bir Şeyleri Uyandırmak İçin Salt'ta

İklimcil Bir Şeyleri Uyandırmak İçin Salt'ta


Salt Beyoğlu’nda yeni bir sergi var. Ben basın turuna katıldım ve çok sevdim. Eğer araştırma bazlı ve işin sanat yönünden çok bilimsel kısmıyla ilgiliyseniz “İklimcil” sergisi sizin de hoşunuza gidebilir. 

 

Londralı ‘Cooking Sections’ isimli bir ikili çevre bazlı mekansal işler yapıyor. Nedir “mekansal işler”? Şöyle ki, bu iki adam bölge bölge gezip oranın iklimini, tarihini ve insanların beslenme alışkanlıklarını şekillendirmiş birçok öğeyi inceliyor. Edindikleri veriler ile de orada daha çevreci tarım ve tüketim çözümleri getirmeye çalışıyorlar. Tüm bunları da birçok yerel sanatçı, çiftçi ve esnaf ile yapıyorlar. 

 

Daha önce birçok ülkede çalışmaları olmuş. Şimdi de Salt Beyoğlu ile Türkiye’ye odaklanıyorlar. 

 

Cooking Sections çevre kirliliği ve küresel ısınmada tarım ve gıda endüstrisinin etkisini sanat aracılığı ile bir kez daha anlatıyor. Yediklerimizin nasıl üretildiğinden, hangi koşullarda dağıtıldığına kadar inceliyor. 

 

Çevre ve beslenme alışkanlıklarımızın arasındaki açmaz ilişkiyi şöyle özetleyebiliriz; yanlış sulama ve birçok hibrit yöntem yüzünden bozduğu iklim koşullarından yine en çok modern tarım etkileniyor aslında. Git gide daha çok yapay müdehale gerektiren bir üretim sürecine giriliyor ve ne kadar yapay müdehale olursa çevre bir o kadar zarar görüyor. En nihayetinde kuraklık, ani sıcaklık ve soğukluktan tarım arazileri yıpranıyor ve bu sadece meselenin tarım özeli. Gıda endüstrisindeki çağdaş pratikler beraberinde birçok alanda da çevresel hasarlar bırakıyor. 

 

Salt Beyoğlu giriş katında şimdi nadir sayılan ama Anadolu topraklarında bir zamanlar çok sık görülmüş binlerce yıllık ağaç türlerini sergiliyor. Mesela Manolya ağacı… İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi'nden ödünç alınan ve artık fosil kabul edilen bu parçaların yanında, Türkiye’de yaygın görülen Çam ve Gürgen ağaç parçaları var. 

 

Cooking Sections acı bir imada bulunuyor: Acaba bozduğumuz çevre yüzünden bu sıradan kabul edilen Çam ve Gürgen birkaç yüzyıl sonra nesli tükenenler arasına girer mi?

 

Sergide balıkçılığa özel bir ihtimam var. Üst katta “Yegane” isimli eser Karadenizli iki balıkçının arasında kuş dilinde geçen bir konuşmaya eşlik ediyor. Karadeniz’in suyunun git gide ısındığını ve çocukken hiç görmedikleri ve aslında Akdeniz’e has olan balık türlerini görmeye başladıklarını söylüyorlar. Her sene su daha da ısındığı için hamsi avlamaya daha da kuzeye gitmeleri gerektiğini ve yakında Karadeniz’in Akdeniz olabileceğini dillendiriyorlar. Bu mesele hakkında halihazırda birçok bilimsel çalışma var, fakat bu yerel dil ile yerleştirme eser konunun coğrafi etkisini de hissettiriyor.

 

Bir diğer eser “Kaçakların İzinde” ise yaşanmış bir olayı anlatıyor. Karanlık bir odadasınız ve yerde mavi gölet projeksiyonları var. Yankılı bir seslendirme kulaklarınızda. Çiftlikten kaçmış balıkların denizlere karışma yolculuğu ve bu isyandan doğan genetik hibritleşme anlatılıyor. 

 

Son olarak, en fazla sayıda duyu organınızı birden uyaracak iş “Kalıcı Gölet”i görün derim. Bir oda dolusu el yapımı seramikle karşılacaksınız. Geçen sene sokağa çıkma yasağından ötürü birçok insan seramikçi oluverdi. O yüzden incecik ve nizami yapılmış seramikleri incelemek başlı başına eğlenceli geldi bana. “Ay, ne hoş” diye dinledim turu. 

 

Her bir eserde olduğu gibi bunda da birçok yerel otorite ve profesyonel ile işbirliği yapmışlar. İstanbul’un açıklarında bir manda çiftliğine gitmiş Cooking Sections ikilisi. Mandaların sulak alanlarının git gide kuraklaştığını gözlemlemiş ve buldukları bir sulak alanı genişletmeye çalışmışlar. Odadaki seramiklerse, manda sütünden yapılan yoğurt ve sütlaçları temsil ediyor. Bir seramik sanatçısının ellerinden çıkan bu eserler sergiden sonra kullanılmak üzere yerli esnafa yönlendirilecek. 

 

Böylelikle hem Salt hem de Cooking Sections sergide de sürdürülebilirliği arttırmaya çalışıyorlar. Ayrıca, Salt Beyoğlu her gün bir ziyaretçiye bir seramik kase dolusu manda sütünden yapılmış sütlaç ikram ediyor. Seramik kasenin bir eser gibi saklanmasından ziyade, kullanılsın ve süreklilik devam etsin diye umut ediyorlar. 

 

Pandemi önlemleri düşünülerek “İklimcil: Mevsimler Sürüklenirken” sergisi 22 Ağustos'a kadar rahatlıkla görülebilir hale getirilmiş.

 

Sergi çıkışı çevre hususundaki vicdan azabım biraz daha besleniverdi. Çantamda ikram edilen manda sütünden yapılma sütlaçım ve havalı seramik kasemle, “daha fazlasını yapmalıyım” fikriyle evime döndüm. 

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.