Fazla Söze Gerek Yok: Poşet

Fazla Söze Gerek Yok: Poşet


Bir dönemin fenomen dizilerinden Leyla ile Mecnun severlerin hatırlayacağı üzere bir sahnede Yavuz karakteri birine kızıp “Poşet!” diye bağırır öfkeyle. “Poşet! Hem de siyah, en kanserojenlisinden bakkal poşeti!” diye. İşte o sahnede örselenen, rencide edilen poşet, son günlerin badem gözlü merhumu olarak sahnelerdeki yerini almakta. Yılbaşından itibaren yürürlüğe giren ve ertelenmemesi ile ne yalan söyleyeyim beni biraz da hayrete düşüren uygulama ile artık poşetler 25 kr. Bütün bir ülke olarak telaffuzunda büyük ölçüde mutabık kaldığımız nadir şeylerden biri olan poşet, 2. bütünleştirici özelliğini de kullanarak yine büyük çapta bir kesimi bu yasaya muhalif bir çatıda buluşturmayı başardı.

Gelen eleştirilerin haklı ya da haksız olmasını bir değişken olarak denklemimize sokmaz isek, elde edeceğimiz gerçeklik şu ki: sadece Türkiye’de bir kişinin neredeyse 12 dakika kullanacağı fakat evrenin onu 500 (yazıyla BEŞ YÜZ) yılda yok edeceği poşet sayısı ortalama 312 adet. Açıkçası vicdanımızla gerçekleştireceğiniz minik bir doğruluk mu cesaret mi oyunuyla bile, bu sayının (312) birçoğumuz için çok daha yukarılara çıkabileceğini düşünüyorum. Yani süper organik beslenip, spor, uyku ve mutluluktan da en ideal oranlarda nasiplenip 100’lü yaşları zorlamamız ihtimaline karşı dahi; verilen zararı telafi edebilecek bir varlığa sahip değil insanoğlu. Belki de tam da şu an tüyler diken diken fakat; gözler cepte cepkende, kabul.

Avrupa’da, Amerika’da şöyleydi denilen bir olgunun Türkiye’ye taşınmış olması, ekolojiyi umursamayanlar için alternatif bir motivasyon kaynağı olabilir belki de. E sonuçta bu mevzunun Avrupai olduğu AB uyum yasalarından mütevellit ortaya çıkmış olmasından belli. Lakin; Avrupalı halklar için de bu hassasiyet, aslında genele yayılmış bir doğa mücadelesinden ziyade belli markaların sergilemiş olduğu duruştan ibaret olan bir durum. Ve bu konuya dikkatlerin çekilmesi çok da gerilere gitmemize gerek kalmaksızın 2008 yılında İtalya, Belçika ve İrlanda’da naylon torbalara gelen yüksek vergilerle ortaya çıkıyor. (Ülke olarak naylon kelimesinde telaffuz açısından mutabık olamadığımız için, buradan itibaren tekrar halkların bütünleştirici simgesi olan ‘Poşet’ ile devam edeceğim)

Ve ayrıca bilin bakalım bu konudaki en duyarlı ülke Avrupa’nın neresinde? Gönül ister ki bir cadde ismi vereyim, konum belirteyim fakat cevap Avrupa’dan değil Afrika’dan geliyor: Ruanda! Google’lamak istediğinizde soykırım ile tamamlanan bu ülkede yıllardır poşet kullanımı yasak ve kendileri Dünya’nın en temiz ülkeleri arasında üst sıralarda. Yine bir streotyper’ın gözleri yaşlı... Yine ezberlerimiz, beklenmeyenler tarafından muazzam şekilde bozulmakta. Buna bir diğer örnek ise Amerika’da 1 yılda 380 milyar adet poşet kullanılması ve ekolojik duyar, çevre kirliliği konularındaki önlemlerin bu ülkede hak getire seviyesinde olması. “American dream goes down and down.” Yani şair diyor ki ülkeni temiz tut üst düzey bir temsilci gelir; kendini temiz tut ölüm gelir. (Hafazanallah)

E peki bu insanlar ekmek bulamayınca yumuşak içimli flat white eşliğinde balkabaklı cheseecake yemeyecekler herhalde. O nedenle bolluğunda her türlü mecrada kullandığımız poşetlerin yokluğuyla terbiye edildiğimiz şu günlerde, kendisine muadil taşıma araçlarını bulmak, araştırmak ve şayet böyle bir şey henüz yeryüzünde yoksa bile onu var etmek boynumuzun borcudur. Bu arada ‘bu bolluğun kaynağı ne idi?’ diye merak edecek olursanız 1 ton poşetin 35 dolara mal edilmesine karşın aynı miktar poşetin geri dönüşüm maliyetinin 4.000 dolar olmasından daha mantıklı bir sebep göremiyorum ben. Onun mantıklı olması, bittabi ki haklı ve doğru bir yol olduğunu da göstermiyor.

Konumuza dönecek olursak, şu anda halk olarak bulduğumuz yöntemlerin - satın alınan bir poşetin memnun kalınmama gerekçesi ile iade edilmesinin- dışında yeterli orijinalliğe sahip olduğunu düşünmüyorum. Öyle bir şey olmalı ki, elindeki Mango marka filesiyle Begüm; kolundaki Gratis torbasıyla Damla; el arabasıyla Anadolu’dan bir amca, cebine doldurduğu kaşar peynir ve sucuk ile yürüyen şarküteri olmuş abi; üzerinde ben poşet değilim yazan ya da Filistin direnişine katkı olması için alınmış bir bez çantayı ağzına kadar doldurmuş dert sahibi bir kardeşimiz bu fikri bedeli ne olursa olsun satın alsın ve poşet yerine kullansın. Yani bir poşet kadar işlevsel, bir ağaç kadar hür ve bir orman gibi mangal kokmuşçasına bir fikir bekliyorum...

 

Kapak Görseli: Hendrik Kerstens

 

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.