Şarjım Olsa da Ben Alsam

Şarjım Olsa da Ben Alsam


Bugünlerde beğendiğiniz bir kıyafetin fiyatını öğrenmek için aşağıdakilerden hangisini daha sık yapıyorsunuz?

 

1. Mağaza çalışanı bakmıyorken hızlıca etiketin fiyat yazan tarafını çevirmek.

2. Bunun fiyatını öğrenebilir miyim diyerek kasaya gitmek.

3. D(e)M(e) ‘den fiyat bilgisi alabilir miyim demek.

 

Yakın zamana kadar 1 ve 2 arasında gidip gelen fiyat biçme şeklimiz artık olduğundan olabildiğince farklı. “Alt tarafı birkaç fotoğraf paylaşıp, biraz beğeni alıp arkadaş çevresi yapacaktık Instagram’da. Nasıl enteresan bir zamana denk geldi sosyalliğimiz” şeklinde acılı sözler paylaştıracak kadar farklı hem de.

 

Instagram artık basitçe kurgulanmış bir fotoğraf paylaşma platformu değil. Sanıyorum ki buna hepimiz katkı sağladık. Sosyal medyaya hiç bulaşmak istemeyenlerin bile özel günlerinde lazım olur diye abiye kaydetmek için açtıkları boş hesapları mevcut. O nedenle sayısı her geçen gün artan butikler, şirketleşen girişimler, yurtdışından getirtilen ürünlerle Instagram adeta yeni Kapalı Çarşı. Oraya malınızın (zamanınızın) en güzelini, en size ait olanını ayırabilir ondan kalan kısmı şubelerinize (Twitter, Facebook vb) dağıtabilirsiniz. Orası popüler bir "mabet". Tıklım tıkış olsa da vecibeler için her zaman ziyarete açık olan ve uğramak için de her zaman vakit bulunan.

 

Sosyal medyaya hiç bulaşmak istemeyenlerin bile özel günlerinde lazım olur diye abiye kaydetmek için açtıkları boş hesapları mevcut. O nedenle sayısı her geçen gün artan butikler, şirketleşen girişimler, yurtdışından getirtilen ürünlerle Instagram adeta yeni Kapalı Çarşı.

 

Buraya kadar her şey klişe bir modern zaman hayıflanması gibi gözükse de konumuz aslında asla bu değil. Asıl mesele bu pazar ve içinde kaybolan biziz. Pazar parasının üstünü biriktirerek elden senetle piko takımı yaptıran annelerin havale yapmak için banka kartı çıkartan kızları yani. Evet bütün sistem değişti. Alışveriş alışkanlıklarımız mutasyona uğradı, kabul. Avizeden pişik kremine, sütten tesisatçıya siparişle her şey gelebilir oldu, tamam. Ama bütün bunlar içerisinde muhafazakâr giyimin yeri hiç ayrı olmadı mı? Çok değil kısa bir süre önce elinde bluzu ile ona uygun etek bulmak için mağaza mağaza gezerken şimdilerde neslimizin en kaslı yeri olan baş parmağımızın tek bir hareketiyle dükkanlar arasında serbestçe salınmıyor muyuz?

 

Artılarıyla eksileriyle, fenomenleriyle takipçileriyle muhafazakâr ya da bir diğer adıyla "modest" giyim artık "inanılmaz bir potansiyel" değil. O ham cevher artık açığa çıktı ve sıra onu işlemekte. Bunu çok iyi yapıyoruz aslında şu an. Nihayetinde aksesuarından elbisesine pazarı doyum noktasına ulaştırmak için tam kapasite çalışan online bir makine var elimizin altında. Ve onun bir dişlisi Ümraniye’de ufak bir dükkanken, bir diğeri Teşvikiye’de bir butik ya da Fatih Fevzipaşa’da bir mağaza. Bu hiç önemli değil. Önemli olan hepsinin bir arada tıkır tıkır işlemesi. O her an yeni (!) bir tasarım püskürten devasa bir fabrika; biz ise indirim komutuna duyarlı sadık birer müptela.

 

Öte yandan artık yap de yapalım, giy de giyelim kıvamına gelmiş stil holiganlığı. Burası istediğin anda batıp batıp çıkabildiğin gönüllü girilmiş bir girdap gibi. Geçen yıllarda aransa da bulunamayan her türlü giysiye inat, şimdinin alternatif denizinde kulaç atmak da olabilir ismi

 

Bazı kadınlar Instagram’ın çeşitli nimetlerinden yararlansa da artan seçeneklerden de şikayetçi. Bu durum şükürsüzlükten ziyade bir nevi arz zehirlenmesi. Marka ismi gözükmeksizin birbirinden ayırmanın mümkün olmadığı yığınla tasarım ve stiliyle kanaat önderi olmak isteyenler. Ve bu iki güçlü değişkenin bir araya gelmesi ile dün sevilmeyen şeye gönlün bir anda kayıvermesi; ona suni bir ihtiyacın doğması ve onun için ısrarla “Bunu dolap’a yükleyecek misiniz?” ya da “Başka renkleri gelecek mi?” diye sorulması. (Bu isteği büyükannenize asla anlatamazsınız.)

 

Bu yanlış ya da doğru. Esasında pek de önemi yok. Bir sayaç takılmış gibi sergilediklerimiz ve saatli bomba gibi gönderilerimiz. Rakamlar yukarı çıktıkça gerçekleşen satış başarısı ve hatta global şirketleşmenin ilk adımları… Öte yandan artık yap de yapalım, giy de giyelim kıvamına gelmiş stil holiganlığı. Burası istediğin anda batıp batıp çıkabildiğin gönüllü girilmiş bir girdap gibi. Geçen yıllarda aransa da bulunamayan her türlü giysiye inat, şimdinin alternatif denizinde kulaç atmak da olabilir ismi.  

 

İşin bir de kurumsal tarafı var. Elbette bir ekran üzerinden yalnızca sosyal medyayı kullanarak kendimize yeni giysiler ve yeni yükümlülükler satın almıyoruz. Sırf bu amaca hizmet eden online alışveriş sitelerini unutmamak gerek. Havale ile ödeme yapmak istemeyen, son güvenini de ürün iadesi istediğinde markanın sayfası tarafından engellediği an kaybeden kırgın tüketicilere uygun bir yol. Yalnızca gece terziliği sayesinde istediği gibi giyinebilmiş kadınlara gece yarısı indirimleri sunan büyük girişimler bunlar. Hayaldi, gerçek oldu. Gerçekleşir gerçekleşmez ekranı yukarı kaydırmamıza sebep oldu. (Büyükanneye izah edilemeyecek şeylerde varan 2)

 

İçinde bulunduğumuz zaman kurak yıllarının ardından verimli geçirilen bir hasat zamanı sanki. Herkes kendisine göre akıllıca geçirmek istiyor bu zamanı. İmkanı olan kurutup saklamak için alıyor ucuz bulduğunu kimi ağız tadıyla yensin de üç kuruş fazla veririm diyerek tarttırıyor aldığını ya da kimisi de var ki herkes alıyor vardır bir bildikleri diyerek giriyor pazar yerine. Bütün bu gıcır gıcır işleyişin sihri ise “gel abla gel” edasıyla bakan ekranın cazibesinde. Merhaba “şarjım olsa da ben alsam devri”. Hoşça kal “yeri iyi mi diye çekiştirme dönemi”.

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.