Bir başkasına ait herhangi bir eşyanın başka biri tarafından kullanılması hadisesi kaynaklara göre 18. yüzyıla dayanıyor. Bir bilgi yarışmasının son sorusu olmaya aday bu bilgi, daha eskilere ait olmasını beklediğimiz ikinci el konusunda pek çok kimseyi yanılgıya uğratıyor. Yüzyılları meşgul eden yokluk ve gelir dağılımındaki adaletsizlik gibi kitlesel meseleler ikinci el alışverişi 20. yy'a kadar bir alışkanlık değil zaruret haline getiriyor. Fakat Sanayi Devrimi, yükselen kapitalizm, seri üretim, kentleşme gibi olguların ortaya çıkması ile değişime uğrayan pek çok şeyden biri de alışveriş alışkanlıkları oluyor.
İhtiyaca binaen üretme ve tüketme fikrinin yerini daima yeniyi üretme ve çatlayana kadar tüketme anlayışının alması ile birdenbire başkasına ait olana karşı bir ön yargı meydana geliyor toplumlarda. Neticede mass medya tarafından en özeline, yenisine ve iyisine layık olduğuna ikna edilmiş tüketiciler için, bir başkasının yenisi kendisi için ne olursa olsun eski hükmünde olmaya başlıyor. Siz buna değersiniz minvalinden akıllara giren bayat reklam cümleleri, ben eskiye sahip olacak kadar değersiz miyim fikrinin neşv ü nemasına önderlik ediyor böylece.
Yeniye rağbet ve kullanılmışı yadırgama eylemi her ne kadar varlığını daima sürdüreceği konusunda kendinden emin olsa da her şeyin aslına dönmesi hiçbir durumda olmadığı gibi burada da sekmiyor. 21. yy’da tüketim çılgınlığının dramatik bir hızla artması ve bu durumun doğal kaynakları tehdit eden hayati sonuçları nedeniyle sorumluluk sahibi sesler yükselmeye başlıyor. Beraberinde gelen israfın psikolojik ve maddi yükü de katkı sağlayarak sürdürülebilirlik olgusu, popüler bir hayat tarzı haline dönüşüveriyor. Böylece atalarının talihsiz kararlarına reddi mirasla cevap veren yeni nesil, 2. el hareketini tekrar canlandırmaya başlıyor. Şu anki karma süreç, bütün bu devinimlerin son durağı.
Siz buna değersiniz minvalinden akıllara giren bayat reklam cümleleri, ben eskiye sahip olacak kadar değersiz miyim fikrinin neşv ü nemasına önderlik ediyor böylece.
Daldan dala atlayan tarihi ile 2. el mevzusu kısaca bu şekilde fakat zaruretin dışında günümüz insanlarını bu eyleme yönlendiren bazı motivasyonlar bu tarihin seyrini değiştirecek yönde. Gelir durumu ve sosyal statüsü lüks tüketime müsait kişilerin maddi kazancını ekarte edecek tercihleri, 2. el alışveriş konusuna yeni bir bakış açısı getiriyor.
İkna psikolojisi konusundaki çalışmaları ile bilinen Amerikalı psikolog William J. McGuire’ye göre günümüz insanlarını ikinci ele teşvik eden 3 temel güdü var. Bunlardan ilki ve bir bakıma mecburi olanı, ekonomik gerekçeler. 1980 itibariyle tüm dünyada azalmaya başlayan alım gücü ve lüks tüketimin sınırlı sayıda belirli zümreye hizmet etmesi, orta sınıfı normal şartlarda yenisini alamayacağı şeylerde ikinci ele yöneltiyor. Mezatların favori mottosu “Benim çöpüm başkasının hazinesi olabilir.” sözü de böylece literatüre girmiş oluyor.
Sıra maddiyatla hiçbir ilgisi olmayan 21. yy insanlarının garip eğlence anlayışlarına hizmet eden alışveriş tercihlerinde. İkinci el alışverişi tamamen eğlence maksatlı hayatına dahil eden bu kişiler için bu durum bir define avı misali. Başkalarının hatıraları arasında kaybolmak, kendini bir gruba ait hissetmek ve sosyal etkileşim bu grubun en önemli motivasyonu. Aynı zamanda bu durum, kitlelerden farklı olarak benzersiz olma fırsatı da veriyor kullanıcısına. Nadir olana sahiplik ve taklit edilmenin zorluğu; gerek giyim gerekse ev eşyaları konusunda 2. el tüketicilerini oldukça cezbediyor.
Tüketim toplumuna karşı duran, sadelikten ve sade yaşamdan yana olan bu akım, yüzeysel çıkarımlara odaklanan materyalist kültüre bir cevap olarak doğmuştur.
McGuire’nin kritik motivasyon olarak adlandırdığı son güdüsünü anlatmak için Pazarlama Profesörü Jeff B. Murray “Tüketim toplumuna karşı duran, sadelikten ve sade yaşamdan yana olan bu akım, yüzeysel çıkarımlara odaklanan materyalist kültüre bir cevap olarak doğmuştur.” ifadesini kullanır. Burada kişileri 2. el alışverişe yönlendiren en mühim şey, geleneksel dağıtım kanallarından kaçma ve gösterişten uzak durma isteğidir. Bu durum alt metninde gereksiz çoğalan üretime ve ekolojik dengenin bozulmasına da gizli bir başkaldırı taşıyor.
Şaşırtıcı şekilde konunun akademik sonuçları, kişilerin sürdürülebilirlik hassasiyetinin her motivasyon türünde zayıf kaldığını ortaya koyuyor. Eskiye rağbet edip bit pazarına nur yağdıranlar için öncelikli olan güç ne yazık ki dünyanın dengesi değil (araştırmalara göre, biz demiyoruz). Yine de toplumun genelinde hâkim olan 2. el ön yargısını deneyimle kırabilmiş bu kişiler, önemli bir misyona sahipler.
Sebebi ve çıkış noktası ne kadar farklı olursa olsun; 2.el alışverişi, yıkamakla geçmeyecek yaşanmışlık yükü olarak değil, nostaljik ve özgün bir eylem olarak görmek hızlı modanın esiri bir toplum için devrim hükmünde. “Ve her devrim küçük bir kıvılcımla başlar. Ve vardır her namlunun ucunda bir yaşam ateşi. Böyle büyük düşler de yolculuklarla başlar. Ve serüvenciler düşer bu yollara.”
Bu serüvene atılmak için İstanbul'un Sevdiğimiz Eskici Butikleri yazısına göz atmayı unutmayın.